Tam bir ay sonra bugün, her hafta 3 kez gittiğim spor merkezinde kilo kontrol günümdü.İlk tartıldığımda 78.400kg çıkmıştım.Bugün ise 75.100kg. Su kaybı olmuş sadece.Kas ağırlığım da biraz düşmüş?! Nasıl olduysa.Yağdan ne yazık ki hiç bir şey gitmemiş.O kadar düzenli ve dikkatliydim geçtiğimiz bir ay boyunca.Bu sonuç biraz şaşırtıcı.Ayrıca gören herkes kilo verdiğimi fark ediyor. Anlaşılan benim işim biraz zor.Ama vazgeçmeyeceğim bu sefer.Aynen devam.
Yediklerim mi çok zayıf kaldı diye şüphe ettim biraz.Çünkü hazırladıkları programa uygun tüm hareketlerimi düzenli haftada 3 gün yaptım.Mümkün oldukça yürüdüm.Bol su içtim.(2lt) Çay,kahve,kola hiç içmedim.Sabahları kepekli beyaz peynirli tost aralarda badem,öğle yemeği sebze,köfte,tavuk vs. Akşamları 7'den sonra bir şey yemedim.Kaçamak yapmadım.Ama sonuç bu.Neyse yapacak bir şey yok.Ümitsizliğe kapılmadan devam edeceğim.Bu da başarı.Sadece hedefe giden yol uzuyor.
Bu ay spora gidemeyeceğim ama.Bayram tatili,işler vs.Kasım ayında tekrar başlayacağım.Ama bu dönemde harekete yürüyüşe devam.Çoğunlukla evde de yapabileceğim hareketler var zaten.
Şöyle bir mucize olsa.Sağlıklı ve hızlı bir şekilde kurtulsam şu kilolardan. Ahh ahh..
Tatlımlar
20 Eylül 2013 Cuma
Azimle devam
18 Eylül 2013 Çarşamba
İflah olmaz platonik
İflah olmaz bir platoniğim.
İlişki yaşayamadığımdan daha önce bahsetmiştim.Bu yüzden platonik aşklar tam bana göre. Hem çok romantik. Hikayesini sen yazabiliyorsun.Dilediğince özgür yaşayabiliyorsun aslında.Hayallerin kadar özgürsün.
Ben genelde içimdeki romantiği bu tarz aşklarla besliyorum.Adamın bundan haberi olmuyor.Hissetmiyor bile.Ben kendimi yakıyorum onun aşkıyla. Her şeyi yaşıyorum.Kavga ediyor küsüyorum bile.Tavşan dağa küsmüş gibi.Daha sonra kendi kendime barışıyorum da.En sonunda ben bitiriyorum, ki en güzel tarafı bu.Terk edilme acısı yaşamıyorum.
Geçmiş yıllarda böyle yaşadığım platonik sevgililerimle gerçek ilişki yaşamayı denemedim değil.Ama olmuyor.Hayaller ile gerçekler birbirine hiç uymuyor.O yüzden işler o tarafa geçmeden dönmek en iyisi.
Bazen tam tersi de oluyor.Öyle bir kaptırıyorum ki kendimi.Kontrolden çıkıyor.Sevdiğim adamın yakını oluveriyorum.Adam gözümün önünde aşık oluyor başkasına, ben dinliyorum,görüyorum,izliyorum.Ağzımı açıp tek kelime edemediğimden acı üstüne acı çekiyorum.Başka bir çivi bulup o çiviyi sökene kadar kan içinde debeleniyorum.Sonra mı? Bakmışsın o çok sevdiğim adam sıradan biri olup çıkmış.
Bir yerde okumuştum.Olaylar, kişiler unutulabiliyor- ne yazık ki bende fil hafızası var - ama hissedilen duygular asla. Yani bazı kişileri veya olayları hissettirdikleri duygularla hatırlarız.Bende de öyle oluyor. Bazen gülümseyerek anımsarım, bazen ise korkunç bir öfke ve mutsuzlukla.Sonra da kinci diyorlar bana. Kindarlıkla ne alakası var.Hafıza meselesi bu.
Neyse ne diyordum ben, aşk diyordum. Aşk işlerinde hiç yüzü gülmemiş biri olarak bence benim için en hayırlısı bu.
Yine bir aşkın tam ortasındayım.Sona yaklaşır mıyım yoksa doğrularımı değiştiren o doğru adam o mudur hiç bilemiyorum. İlişkimiz platonik olarak sohbetlerle sınırlı.Zaman zaman ayrıldığımız oluyor.Ama çokça da sevimli bir şey hemen gönlümü alıyor.( Bunlar bence.O farkında bile olmayabilir çünkü bazen öyle şeyler söylüyor ki ben yerle bir olabiliyorum.)
İlişki yaşayamadığımdan daha önce bahsetmiştim.Bu yüzden platonik aşklar tam bana göre. Hem çok romantik. Hikayesini sen yazabiliyorsun.Dilediğince özgür yaşayabiliyorsun aslında.Hayallerin kadar özgürsün.
Ben genelde içimdeki romantiği bu tarz aşklarla besliyorum.Adamın bundan haberi olmuyor.Hissetmiyor bile.Ben kendimi yakıyorum onun aşkıyla. Her şeyi yaşıyorum.Kavga ediyor küsüyorum bile.Tavşan dağa küsmüş gibi.Daha sonra kendi kendime barışıyorum da.En sonunda ben bitiriyorum, ki en güzel tarafı bu.Terk edilme acısı yaşamıyorum.
Geçmiş yıllarda böyle yaşadığım platonik sevgililerimle gerçek ilişki yaşamayı denemedim değil.Ama olmuyor.Hayaller ile gerçekler birbirine hiç uymuyor.O yüzden işler o tarafa geçmeden dönmek en iyisi.
Bazen tam tersi de oluyor.Öyle bir kaptırıyorum ki kendimi.Kontrolden çıkıyor.Sevdiğim adamın yakını oluveriyorum.Adam gözümün önünde aşık oluyor başkasına, ben dinliyorum,görüyorum,izliyorum.Ağzımı açıp tek kelime edemediğimden acı üstüne acı çekiyorum.Başka bir çivi bulup o çiviyi sökene kadar kan içinde debeleniyorum.Sonra mı? Bakmışsın o çok sevdiğim adam sıradan biri olup çıkmış.
Bir yerde okumuştum.Olaylar, kişiler unutulabiliyor- ne yazık ki bende fil hafızası var - ama hissedilen duygular asla. Yani bazı kişileri veya olayları hissettirdikleri duygularla hatırlarız.Bende de öyle oluyor. Bazen gülümseyerek anımsarım, bazen ise korkunç bir öfke ve mutsuzlukla.Sonra da kinci diyorlar bana. Kindarlıkla ne alakası var.Hafıza meselesi bu.
Yine bir aşkın tam ortasındayım.Sona yaklaşır mıyım yoksa doğrularımı değiştiren o doğru adam o mudur hiç bilemiyorum. İlişkimiz platonik olarak sohbetlerle sınırlı.Zaman zaman ayrıldığımız oluyor.Ama çokça da sevimli bir şey hemen gönlümü alıyor.( Bunlar bence.O farkında bile olmayabilir çünkü bazen öyle şeyler söylüyor ki ben yerle bir olabiliyorum.)
13 Eylül 2013 Cuma
Bana bir masal anlat baba.
Babamı gördüm rüyamda.Sıcacıktı.Sevdim saçlarını bembeyaz.Ağlayarak ve acıyarak uyandım..Ne kadar özlemişim onu.
Evet dün akşam pek keyfim yerinde değildi.Ne zaman canım sıkılsa bir şeylere, yalnız bırakmaz beni.Canım babacım.Hayatımda artık olmasa da ruhuyla hep yanımda.
Her kız çocuğu gibi ben de çok hayrandım babama.İlk inancım,kahramanım.Erkendi gidişi.Gitmeseydi ...
Bugüne kadar onun benimle hep gurur duymasını istedim.Bunun için çabaladım.Bence bunu başardım.Onsuz hayatımda onun doğrularıyla yürümeye çalıştım.Hatalarım da oldu.Kızdırdım onu biliyorum.Ama genelinde, onun istediği güçte,hem dimdik durdum.Babasının kızı oldum.
Ondandır işte,her yenilişimde, kendime dönüşüm.Ben en değerlimi uğurlamışım. Özlemin en büyüğünü,ayrılığın en gücünü göğüslemişim. Ölümü bilene tüm kayıplar aynı ve sıradan gelir.
Evet dün akşam pek keyfim yerinde değildi.Ne zaman canım sıkılsa bir şeylere, yalnız bırakmaz beni.Canım babacım.Hayatımda artık olmasa da ruhuyla hep yanımda.
Her kız çocuğu gibi ben de çok hayrandım babama.İlk inancım,kahramanım.Erkendi gidişi.Gitmeseydi ...
Bugüne kadar onun benimle hep gurur duymasını istedim.Bunun için çabaladım.Bence bunu başardım.Onsuz hayatımda onun doğrularıyla yürümeye çalıştım.Hatalarım da oldu.Kızdırdım onu biliyorum.Ama genelinde, onun istediği güçte,hem dimdik durdum.Babasının kızı oldum.
Ondandır işte,her yenilişimde, kendime dönüşüm.Ben en değerlimi uğurlamışım. Özlemin en büyüğünü,ayrılığın en gücünü göğüslemişim. Ölümü bilene tüm kayıplar aynı ve sıradan gelir.
4 Eylül 2013 Çarşamba
Kader mi bu?
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiVOC6tkML-_y7rLYOL-turFKNwls6_R_HK8jinSugmCJ_ku3IjXgpHAWsCsnlg7syK1uBoAN7pEiPbnTS8sCRGV0E1G1CL9Qpa0KANkATXjT88bz5u3tF4HAJ8luTSO0UPhPD4ilJ2enQ/s1600/veda.jpg)
Bile bile,elinden bir şey gelmeden izlemek öylece olanı biteni.Ben yine yeniliyorum.
Hayatımdaki her yeni gibi müzmin bir yeni-lgi bu benimki.Burada hiç bir şey yapamadan,diyemeden oturuyorum.O, gidiyor.Gitti.Bir daha gelmeyecek biliyorum.
Bütün gece izledim gidişini.Oysa yeni gelmişti.Yine yenik düştüm ben.Gitmeseydi, hiç gitmeseydi.Kalsaydı yanımda.Tatlı tatlı konuşsaydı.Yalan söyleseydi hatta. Kandırsaydı. Kansaydım.Sevseydi beni.Acıtmasaydı.
"Küçük bir kızın şefkat ve güven arzusuyla babasının göğsüne sokulduğu gibi" Anlatamadığım,diyemediğim.
Diyemedim.Ben hiç gitme demedim.Gitmeseydin...dedim.Kalmasını o kadar çok istedim ki ama kal demek yersizdi.Beni hiç üzmek istemezdi.Uğurladım tüm gidenler gibi.
Yalnız
Ne zaman yalnızlık istesem,çıkıyorum sokaklara,yürüyorum aceleci kalabalıklar arasında.Yüzler görüyorum ifadesiz.Ne seviyor ne sevmiyor beni kimse.Hiç kimse yok herkesin içinde.Herkes biraz ben gibi.Ben kimsesiz.
Dalıyorum yorgun dargın uykulara.Rüyalar görüyorum,ağlayarak uyanıyorum günlere.Hep biraz pişmanım olanlardan.Keşkeler biriktiriyorum yıllar geçtikçe.
Küsüm sana,ona.Affetmiyorum kendimi.
Dalıyorum yorgun dargın uykulara.Rüyalar görüyorum,ağlayarak uyanıyorum günlere.Hep biraz pişmanım olanlardan.Keşkeler biriktiriyorum yıllar geçtikçe.
Küsüm sana,ona.Affetmiyorum kendimi.
Albatros Kuşunun Hikayesi
Bu hikayeyi internette gezerken tesadüfen buldum.Ne kadar gerçek emin değilim ama çok etkilendim.Sizinle de paylaşmak istedim.Zaten bu ara ne olduysa bir romantik dönemden geçiyorum.Eylülün gelmesi,hüzünlü sonbahar da bunu tetikliyor farkındayım.Durmadan romantik filmler izleyip hüzünleniyorum.Çok ilginç dün spor yaparken bile dinlediğim müziklerin ne kadar hüzünlü olduğunu anlayınca bir an utandım.Hayal edin yanınızda koşu bandı üzerinde bir deli, bangır bangır Adele'den Someone Like You dinliyor.Gerçi beni bu şarkılar fena gaza getiriyor.Daha bir azimle spora sarılıyorum.Neyse ya çok uzatmayayım buyurun size Albatros Kuşunun Hikayesi;
26 Ağustos 2013 Pazartesi
Amman evde kaldım!!!
Ama bu niyetle başlamıyorum ilişkiye, ilişki kendi kendine bu yola sapıyor...
Bu; biten tüm ilişkilerine gönderme yapan bir erkek tarafından söylenmiş bir söz. "Zavallılar" diye anıyor tüm eski sevgililerini. - Evlenme ümidiyle beklediler ama olmadı.Ben bir yolunu buldum ve bitirdim demek istiyor.Ama başlarken iyi niyetle yani güzel bir ilişki yaşayayım,hatta belki de evleneyim - diye başlıyor.Tabii bunları bu şekilde söylemiyor.Aynen o başta yazdığım sözü söylüyor.Bunlar benim varsayımlarım ama bunu demek istediğine pek de şüphem yok.
Gelelim bu sözü edenin profiline.. 30' lu yaşlarında,eğitimli,iş güç kariyer sahibi bir bey.Yakışıklı bile sayılır.Çoğumuz için sağ parmaktan sola geçen tek taş yüzük hissi uyandıran bir zat. Düşünün ki bu bizim bitmek tükenmek bitmeyen evlilik isteğimiz, bizi onların gözünde nasıl birer zavallıya dönüştürüyor.Zaman, bize pek cömert davranmıyor kabul. Ama nerede o evlilik için ikna edilen kadınlar? Camın önünde yapılan serenatlar, düellolar.Nerede şimdilerin adamı nasıl kandırsam da evlilik yoluna soksam,hangi türlü numarayı çevirsem,intihar mı etsem,hamile mi kalsam kadınları? Vallahi eğer bu zamanda adamı evliliğe ikna edecekseniz ben derim ki "3 ay ömrüm kaldı" pozuna girin." Son dileğim beyaz gelinlik giymek" falan diyin.Çünkü evlilikten zaten öcü gibi korkan bir adama hamilelik numarası hiç sökmez ben baştan söyleyeyim.Düşünsene adam aynı evin içinde 2 kişi olmak için bile kıvranıyorken sen ona üçüncü birinden, hatta bir cüceden söz ediyorsun.
Ömrüm kısa de .Kafala adamı.Adam amaan zaten ölüp gidecek bari ilerde anlatacak hikayem olur deyip belki bu hapı yutar ama sonrasına karışmam.Benim işim, adamı o nikah masasına kadar oturtmak.Gerisi senin işvene, cilvene, cadılığına kalmış.
Ömrüm kısa de .Kafala adamı.Adam amaan zaten ölüp gidecek bari ilerde anlatacak hikayem olur deyip belki bu hapı yutar ama sonrasına karışmam.Benim işim, adamı o nikah masasına kadar oturtmak.Gerisi senin işvene, cilvene, cadılığına kalmış.
Neyse işte benim kanıma çok dokunuyor bu adamların evlilikten kaçak pozları.Biraz hak vermiyor da değilim aslında. Düşünsenize evin içinde sürekli hormonları oynak biri.Ağlıyor,gülüyor,bağırıyor.Sürekli bir şeyler istiyor.Tatil,romantik akşam yemeği,hediye,pırlanta vs. Her gece başı!! da ağrır gönlü olmazsa.Haydi her şey yolunda diyelim.O tatlı dilli annesi yok mu? Kızını prenses gibi en iyisi, en hayırlısı için büyüten.Ya da daha önce söz ettiğim cüce.Her gece ciyak ciyak ağlayan.Uykuyu haram eden. İşeyen, sıçan,ateşlenen,kusan.Ne istediğini bir türlü bilmeyen,ifade bile edemeyen. Buradan bakınca ne kadar da ürkütücü değil mi?
Geçin şimdi bizim tarafımıza.Bakın.Aynı yerden bakınca bize de korkunç gelmiyor mu? Üstüne üstlük evin düzeni,temizliği,O cücenin tüm bakımı.Eşin,dostun,akrabanın gönlünün hoş edilmesi.Kocanın maçı,suratsızlığı,unutkanlığı,kabalığı (öküzlük demek istemiyorum zira son zamanların en moda sözü,kullanılabilir) Yani bizim böyle bir beyaz gelinlik giymek ve 3 saatlik prenses rolü için değecek çile mi bu tekrar bir düşünelim derim ben.Sadece hormonal bir çocuk yapma isteğiyse az bekleyin.Yıllar içinde geçiyordur. Yani kaç anne 9 ay karnında taşıdığı,acılar içinde doğurduğu,bokuyla,kusmuğuyla uğraştığı,gecelerce uykusuz kaldığı,yemeyip yedirdiği,giymeyip giydirdiği çocuğundan hayır görüyor ki? Hayır bir de hayırlı bir evlat yetiştirmek de mesele.Olmadı ne yapacaksın? Formatlayamazsın da.Tamam anlıyorum.İçinizde çocuk sahibi olanlar bana diyecek ki yaşamayan bilmez evlat sevgisini.Kabul. Ama yaşamadığın bir sevginin özlemini çekmezsin.En fazla merak edersin.Acaba nasıl bir duygu diye?
Tüm bu söylediklerimden evlilik ve bebek düşmanı olduğum sanılmasın.Bunlar artık ümidini kaybetmiş olmanın getirdiği razı gelişler,kabullenişler.Ne yazık ki ben de o beyaz gelinlik içerisinde aşık olduğum adamın kollarında dans etmek,tüm dostların ve belediyenin huzurunda Eveeeet diye haykırmak, mutlu mesut yaşamak,hatta bir de, 1 veya bir kaç bebekle bu mutluluğu taçlandırmak isterim.Dilerim,duacıyım.
Ben de mutlu değilim zira çevrenin evde kaldın acımalarına, sende bir şey yok mu daha sorularına,az biraz kilo alsam hayırdır bebek mi yoksa densizliklerine katlanamaz oldum.
Ama tüm bu salakça şeylerin bir gün son bulacağına inanan biri olarak tüm bunların gazına gelip mantık evliliği denilen o mantıksızlığı yapmayacağım.Gerçekten sevmeden,ayaklarım yerden kesilmeden ve o evliliğe ikna edilmeden evlenmeyeceğim.Yaşım geçiyorsa geçsin.Adamın sonra suratını falan çekemem ben.Ayy en ufak bir kavgada ben zaten hiç istemiyordum,sen istediğin için evlendik mızmızlanmalarını hiiç çekemem. ( Bunu yapan kocalar biliyorum.) Adam zaten o oyunun içinde olmayı hiç istememişse oyun boyu mızıkır. Sen oyalarsın,oyuna heyecan katarsın,ilgiyi biraz olsun toplarsın ta ki O, başka bir oyun ve oyuncu bulup gidene kadar.Yorulursun arkadaş.
kaderimde hep güzeli aradım içimdeki sazlar başka söz başka hayalimde canlanırken muradım
duvardaki resim başka sen başka
Not: Belki 1-2 sene sonra baktım ki ciddi ciddi evde kaldım,düğün konseptli bir parti veririm.Giyerim gelinliğimi,çağırırım eşi dostu akrabayı.İsteyen de ne istiyorsa giysin taksın takıştırsın. Hoppala atarız göbekleri,çekeriz halayı.Eee ben daha ne yapayım yani?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)