26 Ağustos 2013 Pazartesi

Amman evde kaldım!!!





Ama bu niyetle başlamıyorum ilişkiye, ilişki kendi kendine bu yola sapıyor...


Bu; biten tüm ilişkilerine gönderme yapan bir erkek tarafından söylenmiş bir söz. "Zavallılar" diye anıyor tüm eski sevgililerini. - Evlenme ümidiyle beklediler ama olmadı.Ben bir yolunu buldum ve bitirdim demek istiyor.Ama başlarken iyi niyetle yani güzel bir ilişki yaşayayım,hatta belki de evleneyim - diye başlıyor.Tabii bunları bu şekilde söylemiyor.Aynen o başta yazdığım sözü söylüyor.Bunlar benim varsayımlarım ama bunu demek istediğine pek de şüphem yok.

Gelelim bu sözü edenin profiline.. 30' lu yaşlarında,eğitimli,iş güç kariyer sahibi bir bey.Yakışıklı bile sayılır.Çoğumuz için sağ parmaktan sola geçen tek taş yüzük hissi uyandıran bir zat. Düşünün ki bu bizim bitmek tükenmek bitmeyen evlilik isteğimiz, bizi onların gözünde nasıl birer zavallıya dönüştürüyor.Zaman, bize pek cömert davranmıyor kabul. Ama nerede o evlilik için ikna edilen kadınlar? Camın önünde yapılan serenatlar, düellolar.Nerede şimdilerin adamı nasıl kandırsam da evlilik yoluna soksam,hangi türlü numarayı çevirsem,intihar mı etsem,hamile mi kalsam kadınları? Vallahi eğer bu zamanda adamı evliliğe ikna edecekseniz ben derim ki "3 ay ömrüm kaldı" pozuna girin." Son dileğim beyaz gelinlik giymek" falan diyin.Çünkü evlilikten zaten öcü gibi korkan bir adama hamilelik numarası hiç sökmez ben baştan söyleyeyim.Düşünsene adam aynı evin içinde 2 kişi olmak için bile kıvranıyorken sen ona üçüncü birinden, hatta bir cüceden söz ediyorsun.
Ömrüm kısa de .Kafala adamı.Adam amaan zaten ölüp gidecek bari ilerde anlatacak hikayem olur deyip belki bu hapı yutar ama sonrasına karışmam.Benim işim, adamı o nikah masasına kadar oturtmak.Gerisi senin işvene, cilvene, cadılığına kalmış.

Neyse işte benim kanıma çok dokunuyor bu adamların evlilikten kaçak pozları.Biraz hak vermiyor da değilim aslında. Düşünsenize evin içinde sürekli hormonları oynak biri.Ağlıyor,gülüyor,bağırıyor.Sürekli bir şeyler istiyor.Tatil,romantik akşam yemeği,hediye,pırlanta vs. Her gece başı!! da ağrır gönlü olmazsa.Haydi her şey yolunda diyelim.O tatlı dilli annesi yok mu? Kızını prenses gibi en iyisi, en hayırlısı için büyüten.Ya da daha önce söz ettiğim cüce.Her gece ciyak ciyak ağlayan.Uykuyu haram eden. İşeyen, sıçan,ateşlenen,kusan.Ne istediğini bir türlü bilmeyen,ifade bile edemeyen. Buradan bakınca ne kadar da ürkütücü değil mi?

Geçin şimdi bizim tarafımıza.Bakın.Aynı yerden bakınca bize de korkunç gelmiyor mu? Üstüne üstlük evin düzeni,temizliği,O cücenin tüm bakımı.Eşin,dostun,akrabanın gönlünün hoş edilmesi.Kocanın maçı,suratsızlığı,unutkanlığı,kabalığı (öküzlük demek istemiyorum zira son zamanların en moda sözü,kullanılabilir) Yani bizim böyle bir beyaz gelinlik giymek ve 3 saatlik prenses rolü için değecek çile mi bu tekrar bir düşünelim derim ben.Sadece hormonal bir çocuk yapma isteğiyse az bekleyin.Yıllar içinde geçiyordur. Yani kaç anne 9 ay karnında taşıdığı,acılar içinde doğurduğu,bokuyla,kusmuğuyla uğraştığı,gecelerce uykusuz kaldığı,yemeyip yedirdiği,giymeyip giydirdiği çocuğundan hayır görüyor ki? Hayır bir de hayırlı bir evlat yetiştirmek de mesele.Olmadı ne yapacaksın? Formatlayamazsın da.Tamam anlıyorum.İçinizde çocuk sahibi olanlar bana diyecek ki yaşamayan bilmez evlat sevgisini.Kabul. Ama yaşamadığın bir sevginin özlemini çekmezsin.En fazla merak edersin.Acaba nasıl bir duygu diye?

Tüm bu söylediklerimden evlilik ve bebek düşmanı olduğum sanılmasın.Bunlar artık ümidini kaybetmiş olmanın getirdiği razı gelişler,kabullenişler.Ne yazık ki ben de o beyaz gelinlik içerisinde aşık olduğum adamın kollarında dans etmek,tüm dostların ve belediyenin huzurunda Eveeeet diye haykırmak, mutlu mesut yaşamak,hatta bir de, 1 veya bir kaç bebekle bu mutluluğu taçlandırmak isterim.Dilerim,duacıyım.

Ben de mutlu değilim zira çevrenin evde kaldın acımalarına, sende bir şey yok mu daha sorularına,az biraz kilo alsam hayırdır bebek mi yoksa densizliklerine katlanamaz oldum.

Ama tüm bu salakça şeylerin bir gün son bulacağına inanan biri olarak tüm bunların gazına gelip mantık evliliği denilen o mantıksızlığı yapmayacağım.Gerçekten sevmeden,ayaklarım yerden kesilmeden ve o evliliğe ikna edilmeden evlenmeyeceğim.Yaşım geçiyorsa geçsin.Adamın sonra suratını falan çekemem ben.Ayy en ufak bir kavgada ben zaten hiç istemiyordum,sen istediğin için evlendik mızmızlanmalarını hiiç çekemem. ( Bunu yapan kocalar biliyorum.) Adam zaten o oyunun içinde olmayı hiç istememişse oyun boyu mızıkır. Sen oyalarsın,oyuna heyecan katarsın,ilgiyi biraz olsun toplarsın ta ki O, başka bir oyun ve oyuncu bulup gidene kadar.Yorulursun arkadaş.






kaderimde hep güzeli aradım içimdeki sazlar başka söz başka hayalimde canlanırken muradım
duvardaki resim başka sen başka

Not: Belki 1-2 sene sonra baktım ki ciddi ciddi evde kaldım,düğün konseptli bir parti veririm.Giyerim gelinliğimi,çağırırım eşi dostu akrabayı.İsteyen de ne istiyorsa giysin taksın takıştırsın. Hoppala atarız göbekleri,çekeriz halayı.Eee ben daha ne yapayım yani?



20 Ağustos 2013 Salı















İlişkileri karmaşık hale getiren biziz.Özellikle gelişen teknoloji, değişen zaman koşulları.Eskiden de böyle miydi acaba? Yani babaannem dedeme küsüyor muydu onu yaz tatiline götürmedi diye?

Ben ilişkilerde başlı başına tam bir fiyaskoyum mesela.Arkadaşken "ayy ne cici,ne tatlı " iken ,ilişki sürecinde güvensiz,mızmız,kaprisli bir şeye dönüşüveriyorum.

Bunun sebebini inanın çok düşündüm.Araştırdım.Soruşturdum.Kimi doğru insan henüz karşına çıkmadığından dedi.Kimisi beni suçladı.Çocukluğuma kadar inen bile oldu.Hiç bilmiyorum ama bu yaşıma kadar ruh eşi denilen şeyle karşılaşmadım.Hatta benim canımı acıtan bir itiraf; hiç sevilmedim,değerli sayılmadım. Güven sorunum var. Güven eksikliği ya da güven fazlalığı.Ay ne biliyim işte.Bir yerlerde bir hatam var.Artık kaybetmek istemiyorum galiba.
 İşte bu acılarla kıvranıyorken ben, bugün ilişkilerimiz hakkında biraz zırvalamak istiyorum.

Evvela biz kadınlar ne istediğimizi bilmiyoruz.Bize masallarda anlatılan aşkların,filmlerden gördüğümüz ilişkilerin özlemini çekiyoruz.Yaşayamayınca da mutsuz olup, mutsuz ediyoruz.

Erkekler de tam tersi.Biz ne kadar hikayesi olan bir şey yaşamak için didinirsek didinelim onlar nerede kısa cümleler var onları tercih ediyorlar.Biz uzun filmlerin, onlar  kısa videoların insanı.Biz gülerken duygulanmak istediğimizden,yani her şeyi bir arada sevdiğimizden,romantik komedi filmlerine bayılırız değil mi? Onlar ise belki de sadece gülmek isterler.Yanına başka bir şey eklemeye ne gerek vardır ki?

Sayısız yazılan yazılar ve kitaplar arasında benim bu yazdıklarım gayet basit kalır, kadın erkek ilişkisinde biliyorum.Ben sadece, bu kadar farkındayken bile, karşı cinsten çok şey beklediğime şaşırıyorum.

Özetle benim gibi eğer kalbi daha önce birçok kere kırılmış bir kadınsanız ve bu acıyı tatmaktan ölümüne korkuyorsanız,ilişki denen o şeyin içine girmemek için elinizden geleni ardınıza koymayın...


Kendime yeni bir ben lazım...

Selam tatlımlar,

Dün kendim için çok faydalı bir şey yaptım.Bir fitness&pilates salonuna üye oldum.Çünkü geçtiğimiz hafta sonu dışarı eğlenmeye çıktığımda, artık sevimli bir kadın görüntüsünde olduğumu farkettim. Tüm hatunlar etrafımda fıstık gibi fizikleriyle dolanırken, ben içine sıkıştığım elbisemle fazlalıklarımı örtmeye çalışıyordum.Her zaman övündüğüm güzel bacaklarım tombul tombul artık.Fotoğraf çekildiğimizde ise beliren fazlalıkları yok etmek için tüm fotoğrafları kesip kırpıp portre haline getirmem de cabası.

Tontonum.80 kilo ağırlığında bir tontiş."Ama benim yüzüm güzel"  bahanem de işe yaramamaya başladı.En yakınlarım artık kilo vermem için yalvarır,başarıma ödül koyar oldu.Hele bir de hayatımda kimsenin olmaması benim mutsuz,şişko ve yalnız öleceğim konusunda düşünceleri güçlendiriyorken, ben çikolatalı dondurmamı yiyemem artık dedim.Artık iş gurur meselesi halini aldı. Yani bu kadar başarısız olamam. Yemek yemeyi seviyorum.Özellikle çikolataya aşığım ama bu sefer başaracağım.Kendi kendime sizin önünüzde söz veriyorum.Daha önce buna benzer çok denemem oldu.Başaramamıştım ama bu sefer herkese gününü göstereceğim. Bakalım bakalım ....

Dün ofiste digital baskülde tartıldığımda 80Kg 'ı gördüm. Tüm gün, sabah Nesfit,öğlen ekmeksiz etli kabak dolması ve çorba akşam üzeri ayran ve kepekli tost, akşam da haşlanmış yumurta peynir domates ve maydanozdan oluşan bir yemek programı takip ettim.Gün içerisinde içtiğim şekersiz türk kahvesi,yeşil çay ve Doğadan Diabexin çayım ile 2,5Lt suyum da cabası.Daha önce hiç su içmezdim.Bunun da altını özellikle çizmek istiyorum. Bu zayıflama döneminde suyun önemini bu şekilde daha iyi anlayacağız.
 

Bugün itibariyle de spora başlıyorum.Sabah erkenden gidip ölçümlerimi yaptırdım aç karnına.Akşam iş çıkışı da gidip spor hocalarımın bana belirlediği programa göre sporumu yapmakta.Hedef kilom 60.Süreç konusunda bir fikrim yok ama tahmini Ocak ayında istediğim kiloda olurum.

Totem Günüm: 25 Ekim 2013 ( Bunu da bilahare anlatacağım.) 

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Neden yalnızsın diye soranlara cevabımdır...



Neden yalnızsın diye soranlara cevabımdır;
Yalnız değilim. Annem ve kardeşimden oluşan çekirdek bir aileye sahibim. Canım, kanım onlar benim. En sevdiklerim. En kıymetlilerim.
Yalnız değilim. Dostlarım var. Çok olduklarından çoğul kullanabilirim. Her an yanımda olmasalar da hayatımdalar. Görüşmesem de, görüşemesem de yürekleriyle, dualarıyla, sevgileriyle, sohbetleriyle hayatımın en gerekli anlarındalar. Mutluluğumda, acılarımda, hayal kırıklıklarımda dostum diyebildiklerim var benim.
Yalnız değilim. Kalabalık bir arkadaş çevrem var benim. Doğduğum şehirden, doyduğum şehirden, okuldan, gençlikten...Yıllar içinde daha da büyüyen. Eğlendiğim, güldüğüm, kavga ettiğim, küstüğüm ve sonrasında barıştığım, içtiğim, dağıttığım. Hepsiyle ayrı ayrı anlar paylaştığım. Birlikte büyüdüğüm, olduğum arkadaşlar.
Aşklarım da oldu benim. Sevdiğim, sevildiğim ya da aşkım dediklerim.

Sanıldığı gibi mutsuz değilim. Hatta olmadığım kadar mutlu sayılırım.
Kitap okuyorum çokça. Çeşit çeşit. Çeşitleniyorum.
 Filmler izliyorum. Gülüyorum, ağlıyorum, heyecanlanıyorum. Kendim oluyorum.
Yürüyorum sık sık. Denize bakıyorum. Rüzgarı hissediyorum. Çiçeğin kokusunu, ağacın meyvesini, kuşun sesini fark edebiliyorum. Yağmurda ıslanmaktan çekinmiyorum.
Eskisi kadar güvensiz değilim. Makyajsız, saçım darmadağınık sokağa çıkmaktan çekinmiyorum mesela. Gülüşüme, sohbetime güveniyorum.
Yediğim şeylere dikkat ediyorum. Tadını alıyorum kokusu ile birlikte kahvenin..

Beni huzursuz eden her şeyden ve herkesten uzak durabiliyorum.

Hayat devam ediyor. Eklenen,eksilen,yenilenenlerle.Ve ben böyle çok mutluyum.

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Selam tatlımlar..
Size;  33 yaşımın en güzel gününde, doğum tarihim 3 Ağustos, en sevdiğim saat 03.03’de“ merhaba! ” diyorum. Daha önce blog yazma denemem oldu da OLMADI. Şimdi yepyeni hikayelerimi, size yeni blog üzerinden anlatacağım. 
Umarım birileri beni dinler.

Tatlı bir başlangıç olsun. Tatlı tatlı sürsün gitsin istiyorum. Bir çok yaşıtım gibi ben de, hayatımda değişiklikler yapmak istiyorum. Yeni bir saç modeli,zayıflamak,yeni kıyafetler, yeni eşyalar, yeni bir hayat. Ama eskilerimizden vazgeçmeden. Eski arkadaşlar, eski alışkanlıklar… Belki de bu yüzden her yeni şey, bir yandan eskinin etkisiyle, "eskisi gibi" olmaya başlıyor.

Neyse çok uzatmayalım. Umutların azalmadığı, hayallerin kırılmadığı, sevginin çoğaldığı, başarının arttığı, her dem sağlıklı, evli-mutlu-çocuklu, aşk meşkli ,bol gülmeli bir hayat dilerim kendime- sevdiklerime.


Hayat bu kadar mı? 
Bence değil bir kaç sözüm var 
Biraz senin gibi yıkılmayan duvarları var 
Bazen esinsindir bazen uzak yakınlarım var 
Ben, ben böyleyim kendi yolumda 
Bırak tutma beni 
Kaybetsem de üzülmem asla 
Ne boş kaygılarım 
Korkma bana hiçbir şey olmaz 
Yanlış doğru gibi eksik kalan birkaç satırsa 
E ben, ben böyleyim kendi yolumda
Hayat benim her anımı yaşadıkça sevesim var
Aldırmam hiç yağmurlara
Benim güzel hatalarım var
Bir an bile vazgeçmedim kendi yolumdan
Değer saklanma hiç
Geçer zaman böyle de geçer
Ya sev ister vazgeç
Beklentiler sadece üzer
Ayrı dünyalarda farklı farklı kafalarda
Ben, ben böyleyim kendi yolumdan
Hayat benim her anımı yaşadıkça sevesim var
Aldırmam hiç yağmurlara
Benim güzel hatalarım var
Bir an bile vazgeçmedim kendi yolumdan